ne su ne sel ne de iman
ne ruzgarda dal parcasina
saplanmis umutsuz tutunan.
ne aci bir cay damlasi,
ne ortulerde pasta kirazi,
usumus parmaklar kosmakta
evine dagina verin baglari
verin duttan umutlari.
kasik gerekmez bu bal icin
tabak gerekmez ruhumu hazmetmeye
bardagina masrapasina gerek yoktur
serbet soguktur tenimde
avucumda umuttan sessizlikler.
isitmeden uyumadan hissiz,
yalancilara kanmadan yasamak
ve gulunc sonlarin kurbani olmadan
sahneden inebilmek,
bensiz yerelere
dort nala kosmak,
hersey gibi bu sarkinin da sonu var
bilmeseniz de
sevenin, sevmeyenin
halini anlayan da var,
anlayana soz seda mutluluk,
aglamayi kesmeyene
bir devir daha dayak var.
bosuna kosmanin anlami ne
konusmadan isitmenin
gormeden istemenin sebebi
laf anlamayanlara laf anlatma istegi
ve tabii ki delilik dedikleri
nerede bu yol biter?
ve isitiyorsan sesimi
bir yaz gecesinin sonunda
sonbaharsiz siirleri okuduysan,
gunes batimsiz kansiz feryatsiz
cilgin asklar olmadan, nefret kinden arinmis
ruhsuzluk kadar pur, bilinmezlik kadar sonsuzsan
iste o zaman benim dilimi anlarsin.
Emin Saglamer
7 Ağustos 1997 Perşembe
Boş Kuyu
Bos sozler kadar bile agir degil bu satirlar,
cunku bos konusanlara derdini anlatir,
derdini kendi anlayamayanlar.
Istediklerini versek de, ellerindekini alsak da
mutsuzluk yanlarinda oturur. Bos eller,
bos gozler, baksam belki beni de calar,
hayir korkmuyorum desem de,
dolaptaki karanlik alnimdaki ter.
Bos sozler butun bunlar,
bos insanlar gibi, esner durur bu satirlar,
hatta yazani bile etkiler bu rehavet,
coker parmak aralarina, yerlesir tirnaklarina,
elindeki sonsuz cizgilere bile sicrar bu veba,
ve her sene keser daha derin kansiz bir yara.
Simdi okuyorum senin bos kitabini,
satirlarini ben yaziyorum,
bak cumle ustune cumle,
hatali, bazen cok uzun,
gulunc, bazen cok kisa,
hatta dusukleri bile var.
Birak elindeki su dolu kasigi,
bogamazsin korkularini,
senelerdir dolmayan kuyuyu
sen simdi doyuramazsin.
Catlayan damarlarina ver kendini,
ruzgar bile bu kadar kuru degildir.
Verecegim sele seni,
topragina saril, taslarini topla
dibini gor son defa,
ipine saril ama unutma
geldigimde,
verecegim sele seni.
Emin Saglamer
cunku bos konusanlara derdini anlatir,
derdini kendi anlayamayanlar.
Istediklerini versek de, ellerindekini alsak da
mutsuzluk yanlarinda oturur. Bos eller,
bos gozler, baksam belki beni de calar,
hayir korkmuyorum desem de,
dolaptaki karanlik alnimdaki ter.
Bos sozler butun bunlar,
bos insanlar gibi, esner durur bu satirlar,
hatta yazani bile etkiler bu rehavet,
coker parmak aralarina, yerlesir tirnaklarina,
elindeki sonsuz cizgilere bile sicrar bu veba,
ve her sene keser daha derin kansiz bir yara.
Simdi okuyorum senin bos kitabini,
satirlarini ben yaziyorum,
bak cumle ustune cumle,
hatali, bazen cok uzun,
gulunc, bazen cok kisa,
hatta dusukleri bile var.
Birak elindeki su dolu kasigi,
bogamazsin korkularini,
senelerdir dolmayan kuyuyu
sen simdi doyuramazsin.
Catlayan damarlarina ver kendini,
ruzgar bile bu kadar kuru degildir.
Verecegim sele seni,
topragina saril, taslarini topla
dibini gor son defa,
ipine saril ama unutma
geldigimde,
verecegim sele seni.
Emin Saglamer
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)